Ötanazi Suç mu Tercih mi?

Burakhan Katdar
4 min readSep 23, 2021

--

Burakhan Katdar ve Hasret Çiçek ortak yazısıdır. Hasretcicek

Ötanazi dendiğinde aklınıza sadece ölümcül hastalığı olan insanların doktor yardımıyla intiharı mı geliyor?

Eğer böyleyse haklısınız, çünkü konuyla ilgili konuşan pek çok kesim ötanaziyi sadece bu olarak yansıtıyor. Dünyada ise bu aralar COVİD-19 kadar hızlı yayılan bir şey daha var: Ötanazinin yasallaşması.

Peki ne oldu da ötanazi tüm dünyada moda haline geldi? Ve mesele gerçekten sadece ölümcül hastaların acılarını dindirmek mi?

Çoğu insanın ötanazi hakkında bilmediği en az üç gerçek var:

1- Genişleyen ötanazi sınırları, engelli bireyler ve Alzheimer hastaları için ciddi bir potansiyel tehdit. Çünkü bu hastalığa sahip hastaların ihtiyacı olan şey, iyi bakım ve hizmettir.

Bununla birlikte ötanazi için hasta ve hasta yakınlarına ciddi bir baskı var. Örneğin Kanada’da engelli kızının duyacağı şekilde doktorlar annesine “kızınız ötanazi düşünebilir.” denmiştir.

Toronto’daki Ryerson Üniversite’nde profesör ve kendisi de bir bedensel engele sahip olan Catherine Frazee ötanazi savunucularının toplumsal sınıflamasını güzel şekilde özetliyor: “Neden engelli insanlar “yaşamdan vazgeçme gerekçeleri olanlar” sınıfına alınmış durumda?”

Inclusion Canada asıllı derneğin başkan yardımcısı Krista Carr ise “Bu tasarı durdurulmalı, engelli insanlara başka seçenekleri olmadığını hissettirmek çok sayıda insanın hayatına son verecektir.”

2- Bunun her zaman irade sahibi kişiler tarafından alınan karar olduğunu sanmak. 2014 yılında B Belçika yaş sınırını kaldırdı. Yani 1 yaşındaki bir bebek bile “karar verebilecek”.

3- Ötanaziyle ilgili bilinmeyen ve en korkuncu olan diğer gerçek ise psikiyatrik bozukluğa sahip kişilere ötanazi uygulaması yapılması. Halihazırda Hollanda, Belçika ve Lüksemburg, yalnızca psikiyatrik ötanazi uygulaması için yeterli sebep saymakta.

Kanada’daki C-7 yasa düzenlemesi de 2023 yılında ülkede bu uygulamayı başlatacak. Tüm bu bilgilerin kamuyla paylaşımında neden bu derece büyük bir eksilik olduğu bir soru işareti. Kurumlar ve otoriteler bunun yerine dünya çapında ötanaziye erişimi genişletme telaşına düşmüş durumda.

Tüm bu telaş ise, bizlere Hitler’in ötanazi programlarını hatırlatıyor

Resmi tarih kayıtlarına göre Hitler, başta engelliler ve akıl hastaları olmak üzere toplumun belli bir kısmını yaşamaya layık görmüyordu. Sonradan “soykırım” diye andığımız süreçler, ötanazinin yasalaşması ve genişletmesiyle başladı.

Nazilerin yargılandığı Nuremburg mahkemelerinin avukatı Dr. Leo Alexander şöyle anlatıyor:

İlk aşamalarındaki ötanaziler yalnızca ciddi ve kronik hastalığı olanlarla ilgiliydi. Yavaş yavaş bu kategoriye dahil edilenler toplumsal olarak verimsiz ideolojik ve ırksal olarak istenmeyen ve nihayet tüm Alman olmayanları kapsayacak şekilde genişletildi.

“Uzmanlar” rehberliğinde uygulanan bu ötanaziler, diğer “uygun olmayan” hedefleri kapsayacak şekilde genişletilmeden önce engelli çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere 270.000 Yahudi olmayan Alman’a uygulandı ve soykırım için itici gücü oluşturdu.

Bugün genişletilerek yayılan ötanazi modası da bize, Batı’nın bu soykırımcı geçmişinin hala canlı olduğunu gösteriyor.

Diğer bir yandan baktığımızda bir kişinin yaşama hakkı olabileceği gibi kişinin kendi hayatına son verme hakkına da sahip olabileceği gerçeği karşımıza çıkıyor. Her ne kadar ahlaki ve etik olarak tartışılsa da psikolojik olarak doğru düşünebilen, doğru karar verebilen bir kişinin ötanazi yapmaya hakkı olabilir. Örneğin Belçika’da yaşı 18’den küçük olan birinin isteği üzerine ötanazi uygulanmıştır. Kişinin iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa sahip olduğu ve bu sebeple ötanazi yapıldığı açıklanmıştır.

Bu duruma baktığımızda ölümcül bir hastalığın pençesinde olan bu çocuk acılar içinde ölmeyi beklemek yerine ölümü kendi ayağına çağırmış ve daha acısız bir şekilde dünyadan ayrılmayı tercih etmiştir.

Bu tercihi yapması onun akli dengesinin yerinde olmamasından değil aksine çocuk denilecek yaşta büyük acılar çekmek istememesinden kaynaklıdır.

Elbette bu durum çok iyi bir şekilde araştırılmalı ve yasalar buna göre oluşturulmalıdır. Çünkü bu durum yukarıda açıklandığı gibi kötü niyetli kişiler ve hükümetler tarafından suiistimal edilebilir. Ötanazi bu sebeple sadece kişinin kendi tercihine bırakılmalıdır. Ancak ötanazi yapabilmek için bazı durumları karşılayabiliyor olmak gerekebilir.

Örneğin ölümcül bir hastalığının olması gibi fazlasıyla ağır olan durumlarda son çare olarak kullanıldığında daha adil ve doğru kullanım sağlanabilir. Bunu yapan kişiye ise kişi ötanazi kararı vermeden önce bazı psikolojik testler yapılıp kararının değiştirilip değiştirilemeyeceği sorgulanabilir. Eğer psikolojik olarak destek verilip bu karardan vazgeçirilebilecek evredeyse ötanazi uygulamasından vazgeçilebilir.

Yaşamak elbette güzeldir ancak kişi gerçekten bunu istiyorsa kendini acılar içinde öldürmek yerine daha acısız ve kontrollü bir ölümü tercih edebilir. Bu güvence kişiye sağlanabilir.

Ötanazi kararı kişinin kendi tercihi olduğu müddetçe kendi yaşamına karar verebilme özgürlüğünü sunar. Her ne kadar ölüm bizler için kötü ve bilinmez olarak gelse de bazı insanlar için kurtuluş kapısı olabilir. Bu kapıyı açmak istemeleri üzerine kapı başka eller tarafından sert bir şekilde kapatılıp kilitlenirse kişi o kapıdan geçmek için başka yöntemler deneyebilir. Bu durum daha da etik dışı ve acılı olacağı için en azından daha doğru ve kontrollü bir yol olan ötanazi hakkı kişiye sağlanabilir.

Yapılması gereken şey durumun ahlaki ve dini boyutlarda etiğinin araştırılması ve insanların bu yolu seçtikten sonra kararından kesinlikle dönmeyeceği anlaşılırsa onlara kararlarında destek olunmasıdır. Gerekli yasaların ise güvence altına alınıp kötü niyetli kişiler tarafından suiistimal edilmesi önlenmelidir. Bu sayede ikiliklerin önüne geçilebilir ve daha adil bir hayat sağlanabilir.

--

--